Fotoğraflarını ilk kez 2009’da Maraşaltı’nda çekmiştim. On yıl sonra onu bulmak için yola çıkarken elimde sadece eski fotoğrafları vardı. Ne kim olduğunu biliyordum ne de adını. Doğrusu bulabileceğimi pek sanmıyordum. Maraşaltı bölgesine gidince aynı yerde kurulmuş çadırları gördüm. Ortalıkta koşturan çocuklardan birine elimdeki fotoğrafı gösterince “Eşe Abla, aha burada.” dedi. Onu bulmak umduğumdan kolay olmuştu.
Adının Sakine Filiz olduğunu öğrendim. Getirdiğim fotoğraflardaki insanlardan bazıları ölmüştü, çocukların çoğu evlenmiş ya da ekmeklerinin peşine gitmişlerdi. Eşe Abla, hâlâ her yıl çiğ işi için aynı yere gelmeye devam ediyordu, artık şeker hastasıydı. Bir kez daha fotoğraflarını çekmeme izin verdi.
Meşhur Maraş tarhanasının kurutulması için “çiğ” denen bitkiden yapılan hasırlar gerekiyor. Aflatoksin gibi kanserojen küflerin oluşmasına izin vermeyen çiğ, bahar aylarında, Çukurova’nın sulak alanlarında yetişiyor, izinsiz kesilip, doğruca Maraşaltı’na getiriliyor.
Kendilerine “Abdal” diyen Eşe Abla ve komşuları çiğden hasır örmeye devam ediyorlar. Yaz boyu banyosu, tuvaleti, suyu olmayan çadırlarda yaşıyor, kışı geçirmek için Osmaniye’deki barakalarına dönüyorlar.