Resul ve Behiye farklı tarihlerde ve birbirlerinden habersizce İstanbul’a göçmüşlerdir. Resul inşaat işçiliği yaparken Behiye tekstil atölyelerinde çalışmaktadır. Birbirini tanımayan bu iki gencin hikayeleri benzer biçimde gelişmektedir. Her ikisinin de kazançları yetersizdir, yevmiyeleri ödenmemekte, kiraları birikmektedir. Bazı günler tek öğünle yetinmek zorunda kalırlar.
Resul'un ablası ve eniştesi Necat, Behiye ile Resul'un tanışmasına aracı olurlar. İki genç görücü usulüyle evlenir. Kurdukları yeni hayatın ilk aylarında İstanbul'dan ayrılarak Muğla'da odun kesim işine giderler. Resul ve Behiye burada odun kömürü yapmayı öğrenir.
Genç çift Adana'da bu işi yapabilecekleri daha uygun ortam olduğunu duyunca yeniden yola çıkarlar. Kızları Zeynep birkaç ay sonra dünyaya gelir.
Torakçılık yapan diğer aileler gibi onlar da çadırda kalırlar. Tuvalet, banyo ve su bulabilmek en büyük sorunlarıdır. Barınma, beslenme, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanamazlar, emeklerinin karşılığını alamazlar.
Behiye ve Resul’ün üç çocukları var. Zeynep, Rabia ve Cesur Adana'daki okula devam ediyorlar. Büyüyünce doktor olmak isteyen Zeynep çok başarılı bir öğrenci. Kendi sigortalarını ve emeklilik primlerini yatıramayan Resul ve Behiye “Kızlarımızı hiç bir eksiklik hissettirmeden sonuna kadar okutacağız.” diyorlar.